24 Temmuz 2012 Salı

Gayet normal şartlar altında







"(Ne kadar da çok severmişiz birbirimizi
Sahi ne kadar da çok severmişiz
Yıllarca, yüzyıllarca öpüştük
Sigaralar tuttuk, içkilerin en iyisini sunduk
İstersen bu gece burada kal, dedik
Sağlığımızı sorduk, bir sürü ilaç adları saydık
Sık sık görüşelim, olmaz mı dedik
İyi bildiğimiz ne varsa yaptık, 

ayrıldık
Ortada
Her zamanki gibi bir karanfil kaldı.)"edip cansever

ortada hep bir karanfil kalır
yanık bir karanfil
kokusu hiç gitmez, belki aylar aylar sürer...
sonra bir şarkı ile bir şiir birleşir, hiç bir şey olmasına gerek yok, hani yolda yürürken birini benzetmemişsindir bu sefer, ya da uzaktan gelen  şarkı da değildir hiç hatırlatmayan, yolda yürüdüğü sokak, öptüğü köşeden bile geçseniz her gün , yok bunlardan değil, eve girdiniz bir koku yayıldı sizinle birlikte, yok ondan da değil, sevdiğiniz bir kitaptan ortak bir cümle de değil, böyle birden ansızın hani bir sebep yokken bir karanfil kokusu yayılır, yanık yanık...
hiç dinlemediğiniz bir şarkı çalmaya başlar içinizde durmadan , hani sarılsanız birine gidecek belki o koku, o an bile olsa... 
ama sarılamazsınız
koku yapışır burnunuza

hem de hiç bir sebep yokken ortada
gayet normal şartlar altında




sonra...
sonrası kalır

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Belki, bazen

"Asla ağlamamalısın der bir şarkı. Onun dışında bir şey diyen kimse yok" Ingeborg Bachmann

Saçlarını ara sıra geriye tarıyor yaşam, kulağının arkasına alıyor. Uzun saçlı bir kadın oluyor, ancak bir kadın olabilir yaşam, kafası her daim karışık bir kadına benzetiyorum yaşamı. Öylece duruyor hepimizden sıkılmış gibi.

Ne kadar çabuk geçiyor gibi geliyor her şey, hiç bir şey geçmese de...
Yeni dostlar, yeni yeni filmler hatta yeni yazarlar katıyorsun hayata hani birlikte ilerleyelim diye...
 Bir zamanlar eski zamanlarda kalıyor, dünya sessiz sedasız vals yapar gibi dönüyor...


Sen hangi sözleri yazarsan yaz üstüne; hayat hep kendi şarkısını çalıyor.
Belki de bu yüzden ters düşüyoruz, sözsüz bir müzik gibi yaşamalı onu, anlatamıyor, anlamıyoruz.

Belki bazen sadece beni dinle diyordur, beni biraz dinle...



*dinlendi:

The Last Waltz (Oldboy Soundtrack)

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Az Yaşam/ak

kalbe dair her şey artık daha az...
 turgut uyar'ın  dediği gibi;


‘her şeyden biraz kalır’ diyor birileri, 
çoğulluk haklılıktır. 
Kavanozda biraz kahve 
Kutuda biraz ekmek.. 
İnsanda biraz acı(..)*



insan ne zaman hazır olur daha azlara...
içindeki her şey bittiğinde mi
ne zaman alışılır azlara
da az samimiyete
kaç insan görünce şaşırır hala şaşılmayacak şeylere
kalp ne zaman durur,  vazgeçer sevmekten, illa ki fiziken durunca mı?
ne zaman alışır yokluklara
ne zaman alışır  her şeyi kabullenmeye
heycanlanmamaya, kalktığı her  sabahta "belki bu gün farklı olur " cümlesine inanmamaya

daha kaç su vurmalı kıyılarına kayalaşmak için, çok mu ya da bir su hatta deniz olduğunu ne zaman sonra kabullenir insan ?

kabullenir mi?

ya da daha önemlisi, akıl neyse de kalp alışır mı, alışılır mı bu kadar çok yokluklara?



Neyse ki insan alışmak değil ama öğreniyor daha az ile yaşamaya...

eskir mi hisler ?

"Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek." demiş Cemal Süreya
Ondandır bu sessizliğin...
ne kadar bencilim sanki en çok ben üzülüyorum, en çok ben seviyorum, en çok ben..., en çok ben....
ne yazayım ki şimdi ben , ben ne yazarım şimdi...
sonra her şey bitiyor, kitaplar okunmayı bekliyor, filmler izlenmeyi aslında iyi gelir kitap diyor arkadaşlar, sonra arkadaşlar iyi geliyor sonra onlar da gidiyor...
sensiz istanbul'un tadını çıkarmaya çalışıyorum en sevdiğim şehrin, pek başarılı olamıyorum..
ben bitiyorum, ruhumun büyük parçası derin bir uykuda, kalanıyla da bu kadar oluyor...
"özlemek" duygusunu tamamen çıkarmak mümkün müdür hayattan...




-
"isterse otuzbeşbin keman olsun
artık nasıl anlatabilir bu yalnızlığı"




-keman soloları programımız sona erdi-

Turgut UYAR


yazılma zamanı: nisan 2012