26 Şubat 2010 Cuma

üryan


Aşk dört koldan geldi
Tüm yollarından yorgun geldi
Tüm çıkmazları deneyip yanılarak geldi
Tüm çukurlara bata çıka geldi
Tüm yağmurlarını döktü geldi
Tüm olmazlara inat
Başını göğe çevirip de
Görebilesin duyabilesin artık diye çığlıkla geldi
Kuşun kanadına kondu geldi,
Ürkütüp kaçırasın diye değil
Sarıp sarmalayasın ısıtasın diye üryan geldi

Kalbinin nabzımda attığından beri
Tüm kol saatleri geriye alındı






Diyebileyim diye
Hoş geldin…
Ellerinde tüm zamanları sıfırlayarak geldi…

15 Şubat 2010 Pazartesi

MAVİ VE SİYAH





Çaresi yok…
Yazılan yazı eninde sonunda bekler sıranın ona gelmesini…
Bitecek olan biter…
Yapacak bir şey yok
Erken gelen baharı kutlamaya gerek yok
Yeni sevinçler yaratacaksın kendine
Yeni cümleler bulacaksın
Yeni an’a yakışır şeyler düşleyeceksin
Elinden kayıp giden MİNİK balığın başka sularda yüzmesine izin vereceksin
Dahası sevineceksin
Sen başka sulara yelken açacaksın
Gemilerini başka sularda yüzdüreceksin…

Yana yana…
Sulara gireceksin

Yana yana dalıp çıkacaksın yeniden siyah mavilere…

9 Şubat 2010 Salı

iç açıcı olmayan şeyler

çook soğuk bir gün geçirdim
resmen dondum tüm gün...sinirlerim bozuk... ve yeniden hasta oldum...
soğuk senden cidden cidden nefret ediyorum...
yetiştirmem bitirmem gereken bir edebiyat dosyası var tarih yaklaştıkça üçbuçuk atıyorum...
zaman zaman zaman....
sonra...
bir sürü imza günü.. şiir dinletileri..
yeni kitaplar.... söyleşiler...
yeni oyunlar oluyor ben gidemiyorum havasını soluyamıyourm...
neden her şey istanbulda..
istanbula bu yüzden de özlem duyuyorum işte...
bir de köşe yazarı(!) çıkıp ballandıra ballandıra anlatıyoo şu oyuna gidin anlatmış yazmış döşemiş biz tanımıyoruz sanki yok kaçırırsanız çok yazık olur zat_ı muhtereme ünlü olma avantajıyla bir yer ayarlanmış onu da sölüyor ardından yer bulabilirseniz bir haftalık yerler dolmuş diyo... sayıyorum içimden....

oysa...
ben çiçek dürbünden bakmak istiyorum...
en sevdiğim kitabı alıp güneşe karşı dayamak istiyorum...
kokusunu almak denizin...

pek de unutkan oldum son zamanlarda pekişiyor sanki git gide... yazacağım şeyleri bile unutur oldum...

bir de insan hep gideni mi özlüyor? .. illa kişi anlamında değil her şeyde...

6 Şubat 2010 Cumartesi

ARAF





Eskişehir’de tren garı
Hava buz
Hava keskin
Hava demirden
Gözler kitli yerdeki taşlara
Geldiler
Yolcular
Yolcular bakan gözleri bakmayanları ne varsa
 Gözlerinde çekip fotoğraflarını
Gittiler
Kalanlar
Kalanlar yaprakları ceplerine doldurup gittiler
Her şey böyle başladı önce
Sonra mı?
Öncesi ve sonrasının sıkışmasındaydı arada kalanlar
Şimdisi olamayanlar
Ne gidip ne de kalanlar
En çok canları yananlar
Tren bir onları almazdı giderken
Gittiler gitmenin büyüsüne kapılıp
Kaldılar kalmaktan medet umarak
Ve
Ağlamak en çok ona yakıştı
Bu şehirde
Kimse bilmedi


3 Şubat 2010 Çarşamba

güneş ışığı ve yaratıcı blog ödülleri

efendim uzunca bir zamandır birşey yazmadım... ve blog takip edemedim...ve  de iki tane ayrı ayrı ödülüm vardı ne teşekkür yazısı yazabildim ne yerine getirebildim özür dilerim:/.. bir hafta boyunca hızlandırma vardı ve nihayet bu haftam tatil.. işler biriktiği için pek nete de giremedim uzun soluklu..
şimdi efenim öncelikle sevgili bekriyamın ve esercenin güneş ışığı ödülü vardı...
içimi ısttığınız için çook teşekkür ederim... hala kar vae soğuk var...güneşe hasret bu günlerde yüzümü güldürdünüz için sağolun iyiki varsınız diyorum hep ve yeniden...


sonracığımaaa... sevgili "gece sorgulamarı" ve "bir martı olsam" bloglarına teşekkür ederim beni layık gördüğünüz  için geç kaldım biliyorum kusura bakmayın...bir de ben link belirtme özürlü olduğum için tırnakla idare ediverin:)

kendim hakkında 7 ilginç şey yazmam gerekiyormuş..hmm var da ilgiç mi ya da aklıma gelir mi o ayrı...
şöyle ki;

1. aynı dönemde bir kaç kitap okumayı çok severim şiir roman deneme filan ya da hepsi aynı da olabilir ama farklı zamanlarda canım hangisini çekerse gece gündüz sabah farklı şeyler okurum.

2.ben mutfakta ya da lavobada böyle işlenirken bir şey yaparken araya birisi girerse sinir olurum tırnaklayasım gelir çok gıcık olurum.

3. bir şey bilmeyen, bildiğini zanneden, ahkam kesmeye çalışan içi boş birisine kesinlikle dayananam tahammül edemem orda bitirir giderim.

4.alçakgönüllü olmayan ya da olanları gerçekten öyle zanneden insanlardan hoşlanmam. bir hocamız şöyle demişti üniversitede: " fazla alçakgönüllü olmayın öyle zannederler,gerçek sanırlar" diye hakketen öyle.

5.bazen çok gereksiz luzümsüz şeyleri dert edinebilirim. durmadan düşünür kafayı yerim.

6.onca soğukta bile bere atkı takmayı sevmem ama yazda baharda şalsız fularsız çıkmam.bayılırım ince ince üfül üfül şeylere.

7.vapura,denize,kayığa,gemiye,takaya karşı her türlü denizli hareketli şeylere acayip bir hayranlığım var sebebi yok.

8.kendimi mutsuz ve çok kötü hissettiğim zamanlarda bir kitapçıya hatta sahafa giderim saatlerce çıkmam.. dokunurum,koklarım, karıştırırım, içimden konuşurum,kimini severim( takıntılık galiba) paramın yettiğince gönlümce kitap alır çıkarım..dünyanın en mutlu insanı olurum işte o an.... laf aramızda çok özledim yahu...

birşey diyeceğim kurallara aykırı  ama  okuduğum tüm bloglara gitsin diyeceğim çünkü bence yazmak çizmek çekmek her türlü blog olayı bana göre yaratıcılıktır.. belki dereceleri vardır tabi ama yazmak... başlı başına özgürlük hareketidir. yaratıcılıktır o yüzden tek tek saymıyorum...