"Şu denizin uğultusu olmasa
Unuttuğum pek çok şey olacak
Bu saçlarıma üzülüyorum
Bazı günler oluyor yetmiyor yaşamama" Turgut Uyar
Yanımızda duran, arkamızdan bakan, önümüze geçip ve başını bize
döndürüp nanik yapan yaşam ne kadar da hevesli alacaklarından.
Yıllar önce
söylemiştik aslında; nasıl da devrik duruyoruz yollarda, hayata yakışmıyoruz.
Kafamda sürekli koca koca kitaplarla, uzun uzun cümlelerle ve
ciddi paragraflarla yaşıyorum.
Hiçbir cümle yerli yerinde değil, alıp toparlıyorum, durmuyor. Yazılarım yazamadan siliniyor.
Acaba anılardan elimi, aklımı mı çekemiyorum? Hangi birini
unutayım şaşırıyorum. Kimi zaman yoklama yapıyorum sanki, sayıp sayıp yerine koyuyorum.
Ben düşlerden neden korkar oldum bu kadar? Neden yanına
yaklaşamıyorum sevdiğim şarkıların? Uyuyorum uyanıyorum, uyuyorum, rüyalarımı azaltıyorum yine de geçmiyor bir türlü yorgunluğum. Bitmiyor.
Sıfırdan başlamanın asla sıfırdan başlamak olmadığını anladığımda başında olsaydım eğer hayatın daha çok şey mi değişirdi bilmiyorum.
Sonra, bir şubat sabahı önüme bir güvercin düşüyor, öpüp başıma koyuyorum. Bu güvercin hep düşse ya böyle önüme diyorum. Olmadık bir umut işte.
Ah bu mevsimde ne güzel olur kuşlar.
Sonra yine anımsıyor ve kalabalığa karışıyorum. Çünkü biliyorum mutluluk için de mutsuzluk için de derin, iyi bir cesaret gerekiyor.
Oysa, ben yürürken adımlarımdaki ıhlamur kokularını duymayı özlüyorum.
Hayat; biraz sessiz ve sakince yanımdan yürümeyi dene, ben içindeki melodiye eşlik ederim.
Yazarken "The weeping meadow" albümü dinlendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder