25 Ağustos 2008 Pazartesi

eskidendi...





eskiden, çocukken yani ;kapımızın önünden elma şekerci geçerdi hep, annem zararlı, mikroplu diye aldırmazdı.. pencereden öyle gidişini izlerdim sonra şekercinin.. her gördüğümde şimdi aklıma hep o kare gelir..
bir de yiyemeyişlerim tabi...

sonra üniversiteyken senayla animasyon izlemeye giderken bir sürü jelibon alırdık değişik değişik öyle eğlenceli geçerdi ki o saatler öyle keyifliydi ki çok özledim blog.:(



bir keresinde de babam ve oğlumdan çıkmıştık tam sulu dönemlermizden biri selçuk pamuk helva almıştı çıkışta hepimize şişmiş gözlerle, tadı hala damağımdadır onun ....

sonra; kemal çok güzel kırmızı kırmızı ayva tatlısı yapardı...ayva yerine elma bulabilsek te...:)


şimdii elimde bir kase nesquik var çikulatalı toplardan, herkez gitti... hiç birisinin yerini tutmuyor blog...

22 Ağustos 2008 Cuma

sessiz


-beni mutlu et dedi... genç kadın telefondaki sese
-sana yüzük alıcam. dedi karşı taraf
-!!!!?????!!!!!!!!
-mutlu olmaz mısın?
-ben.....
-yüzük alıcam...
-ben gitmeyelim..hoşçakal!
-hoşçakal.
-!!!!!!!!!!!!!

??????

16 Ağustos 2008 Cumartesi

ha gayret

nerdeyse bir ay olmuş yazmayalı be blog... sanırım eskişehirden geldiğimden beri pek yazasım yok..alışamadım henüz buraya(bunu sölemekten nefret ediyorum)... yazmaya yazmaya yazamaz olamaktan korkuyorum.. düşüncesi bile ürkütücü...
eskişehir...istanbul...erdek...bursa...inegöl.. derken şimdi de yalova yolcusu oldum...bi kaç güne kadar semamın yanındayım ordan belki başka bi yer...
yollar gene sırtımda...bir yere ait olamamak... yerleşememek bir yere...kötü...

kayıp bir balık gibiyim.. belki okyanus olarak gördüğüm bir su birikintisi ya da ışığından gözümü kamaştıran parlağın derinliği... derine gittikçe gidiyorum... sanki çıksam oradan nefessiz kalıcam.. ölücem...ağların arasına takılmışım, balıkçı çok ısrarcı...