24 Mart 2008 Pazartesi

göğe bakma durağı (1)

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
turgut uyar

sonsuza kadar kalınsa bıkılmayacak sanki o durak...göğe bakmak... bulutların üzerine düşüneceğini hissetmek...
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum, tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum...

nasılsa sarhoşuz,nasılsa öpüşürüz sokaklarda beni bırak göğe bakalım...

hani turgut uyar seven bir belediye başkanı olsa şehrin en ortasındaki bir durağa verse ismini.. gitsek oraya özledikçe...dinlensek...iyi olmaz mı??

olmaz yaa...

herkezin bir göğe bakma durağı olsun o zaman aynı anda kafamızı kaldırıp göğe bakarız belki..buluşuruz, buluştuğumuzu bilmeden...anlarız birbirimizi...ne güzel olur...

23 Mart 2008 Pazar

ehliyettt


blog.. sonunda oldu..! bugün geçtim sınavı... çok güseldi...
umarım iyi gelir.... omuzumdan bi yük kalktı:O)

22 Mart 2008 Cumartesi

konser anları

konserdeydik dün blog... ezginin günlüğü.. nasıl da güzeldi... o kadar sade o kadar dingin, hoş bi grup görmedim ben.. ses.. görüntü mükemmeldi...
doyamadan bitti.. ayşe ile beraberdik iki kişiydik ama mutluyduk...

"birak uyusun su deniz kanatlarimin altinda
gel gezmelere gidelim biz bulutlarin asfaltinda
hic yasamamisiz gibi olacak sonunda
ben kendi yoluma gidecegim gunes kendi yoluna "

şu şehire ilk geldiğim zamanı düşündüm dinlerken,söylerken,istediklerimi,yaptıklarımı ,yapamadıklarımı, dostlukları, sohpetleri, arkadan vurmaları, çay sohpetlerini, aşklarımı, gitmeleri, kalmaları ne varsa işte hepsini... hepsi geçti aklımdan...


"Dayandım gecenin karasına
Artık kimse kıramaz beni
O kül gibi deniz,o sessiz kız
Kayıp bir sandala binip gitti.
Ne sen söyledin derdini
Ne ben sevdiğime inandım
Unut geçen eski günleri
Bunca yıl sonra nasılsın?"

şimdi görsem birilerini...sorsam.. nasılsın? nasıldır acaba? hayat neler getirmiştir avuçlarına ya da neler almıştır...

"kayıp giden bir balık kar değil" der ezgi...
sahiden de öledir.. düşünmek gerek uzunca üzerinde...


"Gezindiğin yollar hani nerde
İnandığın güzellikler hani
Sen istedin öyle oldu seninle ağladı güldü
Tükenip giden sevgiler hani
Bir gün gelirsin içinden rüyaların
Bir gün düşersin eline yine
Arayıp sormadan bulur bakıp da görmeden bilir
Hep kendi yolunda yürür zaman"


şimdi görsem seni... sorsam ki "aşk hiç biter mi" ne dersin acaba...

"Dünya inan ki bildiğin gibi degil cocuk
Bir dümensiz sandal, belki oyuncak bir kayık
Leyla sensin, sevdiğin hayal değil çocuk
Eski bir sevdadır akıntıya karşı yolculuk"


dünya bizim bildiğimz gibi değil artık...eski bir sevda akıntıya karşı yolculuk...

iyiki warsınız ezginin günlüğü...

1 Mart 2008 Cumartesi

hasta

uçurtmanın ipi kaydı elimden...

bahar geliyor oysa tam sırası renklerin, uçan balonların..

acı bir uğultu var kulaklarımda sadece çalan uğul uğul...
yıllar geçiyorr... zaman değişiyor... ben sanki bekleme odasına alınmış, randevusu bilinmeyen,
bekletilen, ve o odada unutulmuş bir hasta gibiyim.Doktor çoktan gitmiş,dergilerin günü geçmiş, sohpetler bile susmuş...saçım başım dağılmış...

içimdeki boşluk dolmuyor..

uçurtmanın ipi kayıyor elimden..tutamıyorum... kimse görmüyor.. uçurtmayla birlikte hayellerim, rengarenk balonlarım da gidiyor...

sanki ölüyorum.. nefes alamıyorum...