21 Mayıs 2010 Cuma

Saçmalamak



Oysa her şey gelip geçer biliyorsun
Başlayan her şey biter
Genco Erkal’dan dinliyorum bu gece. Belki 5yüzmilyonikinci kez:)
Bu dünya soğuyacak günün birinde... Fosile dönüşeceğiz ne trajedi ama... Ölü ozanlar derneğini izlemiş miydiniz? Çok küçükken izlemiştim ben sonra kitabını okudum ya da önce hangisini yaptım anımsamıyorum önemli de değil zaten... Orda da öyle diyordu düşünsenize böcekler bile bizden çok yaşayacak belki saçlarımızla… Bunu bile bile yaşamak dalga geçmek gibi insanla... (Hoş geldin Camus’nun saçma felsefesi.)
Ona rağmen deli gibi tutunuyoruz hayata...  Asla pes etmee! Sarııl hayata. Sımsıkı sarııl yalnızlığına Tek gerçek olan sensiin tek gerçek olan sensin diyoruz... Ne için?
Sonunda ne var bu dünyanın? Altı üstü neresi?

Yağmurlar yağarken izledim biraz. Sonra sonu da başı da görünen bir gökkuşağı çıktı. Belki birileri acaba gökkuşağı çıktı mı bir yerlerde diye düşünürken ben burada gördüm... Kavs-i kuzahı... Sonra gittim makinemi aldım ama pili bitmişti resmini çekemedim... Çekmek istedim çünkü ilk defa başı sonu belli bir gökkuşağı gördüm:/ çok güzeldi çıkıp altından geçecekmişim kadar güzel ve gerçek... Çocukluğumda deli gibi koşardım altından geçmek için... Hiç geçemedim... Hiç... Derler ki dileği kabul olur... Belki o yüzden tuttuğum dilekler olmuyor...
Dilekler… Ben düne kadar hep tuttum ama artık inanmıyorum. Boğazımda takılan düğümün artık çözülmesi gerek bu yüzden yeniden gözden geçiriyorum aklımı... Düşlerin hepsini geri dönüşüm kutusuna atıyorum... Artık düş yok... Hayal yok... Umarım daha az rüya görürüm... Papatyaları da koparmayacağım artık... Bu ara bir sürü şeyde değişiklik yapıyorum içimde... İçimde yılların bahar temizliği var... Tüm eskileri atıyorum...
Yerine hiç bir şey koymuyorum...

Arifiye’den Pamukkale’ye gitmiştik bir kez trenle. Denizli’ye ve de... Gençken... Güzeldi ama ıssızdır orası... Soğuktur... Az kişi uğrar ya da öleydi önceden... Belki bir gün öyle bir duraktan göğe bakarım... Ama göğe bakmak için duraklara ihtiyaç yok biliyorsun sen nerde durup göğe bakarsın orası göğe bakma durağındır... Her adımında olabilir... Her denizli sokağında yani; sen nasıl istersen... Adalarda sabahları bankta porsuğa karşı kimse yokken kitap okurdum bazen. Nasıl iyi gelirdi... Nasıl özledim o huzuru...
Her şey biter... Ümitsizlik de biter…
Gözlerimi çektim artık denizden, şimdi bebeklerim kara parçalarında...

BÖYLESİNE SEVİLECEK BU DÜNYA
"YAŞADIM" DİYEBİLMEN İÇİN...

Yaşım 27 olacak yakında... Bu kadar sevilecek mi bu dünya...
Yaşadım diyebilmem için...

Ah bir de unutmadan en güzel günlerimiz  henüz yaşamadıklarımızdı değil mi ?

19 Mayıs 2010 Çarşamba

düş bitti


Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır.
Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu...(murathan mungan)

İnsan o umutla yaşıyor yaşayabiliyor da; sanırım yaşanmamışlıklara değil o umudun bittiğini anladığında uğruyor en çok hayal kırıklığına… ne Kadar beklesen de insan beyni üretiyor işte… ama sıra ona da gelecek zaman onu da getirecek yani umut etmemeyi yani beklememeyi yani umudun en kötü şey olduğunu anlamayı… anlasak bir vakit  o zaman daha az acı çekeceğiz belki daha kabullenip sarılacağız fanustaki gölgeye… kurtulmak istemeyeceksin dahası seveceksin o fanusu… Hiç bir şeye sığınmadan…  
Düşlerimle vedalaşıyorum… Düşlerimdeki gerçekleri yakıyorum kendi ellerimle… içimden sayıyorum 10a kadar söyleyebildiğim kadar tekrarlıyorum seni sevmiyorum…. Seni sevmiyorum …. Seni sevmiyorum…..
bak sevmiyorum seni…
 dedim ki düşler de biter düşer de biter düşler gün olur biter.. bitti...
Beni kitapların içine gömün insanların yanına değil… 
lütfen...!

14 Mayıs 2010 Cuma

eski


şenliğe gitmek için ayarlardık dersleriii... yürürdük kalabalığa çok da kalabalık olmayan çimlerde... hepsi bizimdi tüm ağaçlar,yeni yapılan binaların dışları, yazın tozları, sevdiğimizin yazarların şairlerin konferans günleri, küçük kağıtlara ders notlarının arasına düüşen kelimelerimiz,karda çıkardığımız ayak izlerimiz,düşmelerimiz,ayaz... gençtik işte var mıydı dahası...yüzbilmem kaç tane isyan binbilmem kaç tane hayalimiz vardı...şimdi kimse kalmadı...
yorulduk ve bitti hepsi...

hayat bazen çok saçma...
biz nerdeyiz?
neresindeyiz?

şimdi nereme koysam seni sığdıramam... nereye yakıştırsam sırıtırsın...
saldım seni canın nereye isterse oraya koy... beni de  kanatlarına almayı unutmadan...


 nedense "Nazım'ın Nereden Gelip Nereye Gidiyoruz" isimli şiirini okuduktan sonra bunlar dökülüverdi...ben de anlayamadım...


boşlukta çıkardığımız tüm sesler konuşmalar uzaya bi yere gidiyo mudur acaba...

10 Mayıs 2010 Pazartesi

yokluk hali


aşkın her hali güzel...
o olmasa bile seninle varlığını bilmek güzel
şiiri güzel
hikayesi güzel
tüm iyi kötü halleri
a'dan z'ye tüm harfleri
senli benli yanları
sensiz bensiz yanları
esip geçtiği kırıp döktüğü yerler
geride bıraktığı çöküntüler
güzel
yeniden ayağa kalkmak güzel
seni karşımda görebilme ihtimali güzel
boynunun kokusunu burnumda görmek
kapatıp yeşilleri hıdrellezde seni dilemek güzel

geçtiğin yollara üflemek çiçek tozlarını
sabahları

tüm büründüğün halleri biriktiyorum
bir gün olur da karşımda görürsem seni
şaşırmayayım diye

5 Mayıs 2010 Çarşamba

mayıs

içimi gıcıklıyosun mayıs...
akşamüstü deli gibi seviyorum seni...
yazı baharı getir
özlediğim ne varsa hepsini
yalnızlığımı süpür de git emi

içimi gıcıklamanı seviyorum mayıs
taze çıkmış eriğini çileğini
kokunu seviyorum mayıs
ne olur sen de sev beni...
emi...

benim seni sevdiğim kadar sevmesen de olur
valla
alınmam üzülmem hiç
yine de ben severim en çok seni...