25 Mayıs 2007 Cuma

her şey değişir hayatta....




Bugün ödewi teslim etmeye ittim blok kaldı üç ödew:( neyse bu da bişi.yolda moralim bozuldu dünkü bi olaya zaten sabah uyudum, sabah uyandım.zar zor yetiştirdm ödewi ama hocayı bulamadım,kapısından attım not yazıp.sonra çıktım yürüdüm yürüdüm malum bugün beniim k günüm aldım penguenimi k mı bindim otobüse oturdum.bir zamanlar çalıyodu mp3 çalarımda tam o srada eski yurdumun önünden geçti otobüs(farklı bi otobüse binmişim farketmeden)masal olur yaşananlar diyodu şarkı bana hiç konuşmadan. hiç konuşmadan yurda baktımm neler yaşamıştım burda .şu bahçede.şu telefon kulubesinde.şu bankta. kar topu savaşımız hepsi gözmün önnden geçti bir bir...nasıl da geçiyor zaman . eski aşklar rüyalarda yaşar mı gerçekten?...sonra pakize barıştanın yazısına takıldı gözlerim.sanki bugün hisstiklerimi anlatıyodu.boğazıma bişi takıldı,çözemedim.... şöyle diyordu yazı: Şöyle bir bakın geriye: "Aşık olduğunuz ,güvendiğini, farklı değerler biçtiğiniz nice insan tanıdıkça birer birer inmediler mi onları çıkarttığınız basamaklardan.O halde nereden biliyorsunuz başkalarının "put"laştırdıklarının durdukları yeri hakettiklerini.


Herşey değişir hayatta yalnızca buna inanın ve Senaca'nın yaptığı gibi hiçbir şeye sıkı sıkı sarılmayın.Onun söylediği gibi ' Kaderin size bahşettiği şeylere belli bie mesafede durun ki,istediği zaman onları rahatça alsın hayat, sizden koparmasın...' "




Çok zor, çok zor ....sımsıkı sarılmaşken elimizdekilere bunu yapmak zor biliyorum.Ama hayat öyle istiyorsa fazla bir seçenek yok.Bu kadar mı uyar insanın ruh hali ile karşılaştığı bir yazı....




Boğazıma hala bişi takılı çözemiyorum......

24 Mayıs 2007 Perşembe

sırada ne war ?


2 sınav- 6 kredi . taze bitmiş bi ödew +2 kredi.portlak gibi olmuş gözler. ağrıdan çatlayan bi baş. majezik-kuvvetli ağrı kesici.yapılması beklenen ödewler. okunacak kitaplar ve bir adet geçen sayının k'sı.

C'est fini !

22 Mayıs 2007 Salı

yok başlık

ödew yazmaktan başım tuttu!:S belkide bilgisayara uzun süre bakmaktan! çarşamba iki sınawım war ikisini de daha hiiççç bakmadım.Ödewlerin bitmeye niyeti yok.bu baş ağrısıyla daha ne kadar başedicem bilmiyorum.sıkıldım.başka şeyler yapmak istiyorum.bissürü jelibon alıp sinemaya gitmek istiyorum.ayaklarımı denize sokmak istiyorum.dalından meyve koparıp yemek istiyorum.tuza banıp yeşil erik ısırmak istiyorum.lise arkadaşlarımı görmek istiyorum.istanbul moda sahilindeki kedilere simit vermek istiyorum.vapura binip saçlarımın uçuşmasını istiyorum..offf.istiyorum işte şu bilgisayardan başımı bi süre tamamen kaldırmak istiyorum!....

17 Mayıs 2007 Perşembe

iyi birşeyler var ! evet evet var !


Son zamanlarda her şeyin kötü gittiği bir dönemdeydim ki bu sabaha kadar.Her şey üzerime üzerime geliyodu sanki sınavlar,sunumlar,üstüme üstüme gelen ödevler,izlemek zorunda olduğum filmler,yaptığım eleştiriler,mezuniyet,iş sıkıntısı,nolucak şimdi sorusu ve vesaireler vesaireler...... son sınıfın ruh hali tüm bedenime kabus gibi çökmüştü kısacası.Ama bu hafta tam allahım yeter bitsin artık yoruldum derken yaptığım ödevlerin beğenilmesiyle takdir görmesiyle bişeylerin iyi gittiğini aslında o kadar da kötü olmadığımı anladım.İyiyim evet!Sonunda yaptığımız işleriin değerini veren biri var.Ödevlerimiz bir dergide yayınlacak blog!Yazdığım birşey yayınlacak ,birileri okuyacak yazdıklarımı ...Teşekkür ederim hocam! Sizi seviyorum!

15 Mayıs 2007 Salı

Eskiler alıp Yeniler satıyorum...








Bir zamanlar Çengelköy vardı. Şimdi masal oldu, sahiden masal… Evde başköşeye oturttuğumuz makine giderek çirkinleşti. Delindi, bozuldu, rengi soldu, çürüdü. Masallar çabuk bitti. Her güzel şeyin kısa olduğu gibi. Dostlar vardı, komşular, gerçekten sevdiklerimiz vardı orada. Sevdalar vardı, uğruna her şey göze alınan sevdalar. Şimdiki gibi değil ama. Pazara çıkartılmış aşklar yoktu. Hatalar vardı pişmanlıklar hayat dair ne varsa işte… Eski aşkların hala rüyalarda yaşadığı bedenler vardı. Ruhları henüz kirlenmemiş yaşamlar vardı. Eskide kaldı ah o hayatlar… İnsanın bu kadar içine işler mi o notalar…
Sabahlar vardı. Yeşilin maviyle buluştuğu kaldırımlar, avlusunda rüzgârlar esen kahveler vardı, çay ve simidin paylaşıldığı tahta masalar vardı, tavla seslerinin uzaktan duyulan ağaç gölgeleri vardı… Akşamları rakı kokan mezeler, çarpıştırılan bardaklar yerine dertler vardı… Geri dönülmeyen yolculuklar vardı… Yeniden başlayan yeni sabahlar vardı. Bir şarkının içinden geçen hayatlar vardı... Kaybettim şarkımı bulan yok…

Ah nerede kaldı Çengelköy akşamları? Bütün yenileri verip eskileri alsam. Şarkının içinden geçen notaları, o esip geçen kavurucu rüzgârları yeniden bulsam.
Ah melodiler geçiyor aklımdan, yüreğimden ama kayıyor elimden. Çok özlüyorum. Çok özlüyorum, özlüyorum… Elimde ne varsa verip seni almak istiyorum. Yeniler verip eskiler almak…


Bulup dinleyin derim o albümü… Yeniden yeniden…

13 Mayıs 2007 Pazar

O Anlar....




Bu akşam onca kalabalığın ardından tek kaldım evde. Balkona çıktım uzun uzun baktım. Uzun uzun düşündüm. Henüz batmıştı güneş ve yerini yavaş yavaş alacakaranlığa bırakmıştı. Günün en sevdiğim zamanı… işte o an. Tek bir parlak yıldız ilişti gözüme. Kim bilir kaç kişinin aynı anda bakıp bu benim yıldızım deyip düşlere daldığı geçti sonra aklımdan. Kaç içi pırıldayan, kaç gözü yaşlı gözlerin ışığıydı o yıldız. Kaç kişinin mutluluğu kaç kişinin hüznüydü… Sonra kendimi düşündüm o an. O anların çoğulu değil miydi belirleyen bir şeyleri? Yönümüzü, düşüncemizi.
Yapmak istediklerim geçti sonra aklımdan, yaptıklarım ve yapamadıklarım ne olursa olsun yapacağım dediklerim. O andı bana şu an bu cümleleri yazdıran, bir metin olmasını sağlayan.
Bundan bir zaman sonra nerede olacağım bilmiyorum ne yapacağım bilmiyorum, yapmak istediklerim ne kadarı gerçekleşecek bilmiyorum ama bir şeylerin ne bileyim o anların, o alacakaranlığın belki bu akşam gördüğüm o yıldızın içimdeki izdüşümü tutacak elimden. Biliyorum düşsem de kalkacağım yeniden. Çemberin içinde olsam da dışında olsam da kim bilir kendim içimde kafam dışında olsa bile… Atlayacağım o eşikten ya da o eşikte kalıp orda yaşayacağım. Hani araf denen o yerde. Mümkün değil mi dersin blog?

9 Mayıs 2007 Çarşamba

bir varmış çok yokmuş...


Bir varmış bir yokmuş. Masallardan, masal olmaktan, masal görmekten yoruldum artık. Masalların aksine prens öpünce başlıyor aslında hep gaflet uykuları… Dipsiz kuyu karanlıkları… Bir varmış çok yokmuş…


*****

Hangi Tanrılar gelip kurtaracak beni. Hangi ilahi güç tutacak elimden. Hangi melek yol gösterecek bana. Ordaysan görmüyor musun? Bir şeyler yap, durma kurtar beni bu pür-yareden.



*****

Gelmişti zaten zamanı. Tam birden hazırlıksız oldu diyeceğim ne zaman hazırdım ki? Bitmişti zaten süresi dondurulmuş gülümsemelerin. Şimdi biraz nemli biraz ıslak ortalık. Ve kurutmaya bırakılacak daha sonra bu hali hazır kullanma zamanı bitmişliklerin. Kullanılmaya hazır paket sevinçler biriktirilecek zamanı gelince çıkartıp kullanmaya.


****

Ölüm dedikleri bu mu? İlla toprağa mı karışmalı beden? Yaşarken de havasız, susuz kalamaz mı insan. Ölüm denen şey böyle bir şey mi? İçindeki uçuruma düşüvermek. Kaybolmak. Boğulmak. Üşümek. Ölüm değil de nedir bu?



****

Benim, evet benim bu ve direniyorum ortada öylece düşmemek için… Uçurumlar vaat etmiştin. Ben uçurumların kenarımdayım şimdi tam de söylediğin gibi. Bu şehrin soğuk sisli sokaklarında direniyorum üşümemek için. Kaç yalnızlıktan sonra daha yalnız gelir boşluklar. Daha kaç yalnızlık gerekir kökünden tutup koparmak için. Çarmıha geriliyor ruhum, her gün biraz daha…
Bağırıyorum duymuyorsun, çığlık çığlığa sanki her yanım, kana kana susamış gibiyim…

böyle başlamak istemezdim..hiç...

Merhaba blog.Hoşgeldin.Ben de hoşgeldim.Neyse işte bu kadar, artık burdayız.Böyle başlamak gerçekten istemezdim ama bugünkü ruh halim daha doğrusu son 1 aylık ruh durumum ancak buna müsait.İdare ediceksin artık blog bir süre, malum son sınıf olmak feci bişi.İnsanın başından pek güzel bişiler geçmiyor bu dönem.Sınavlar,ödevler,sunumlar,erken kalkmalar ve yine ödevler yine sınavlar yine sunumlar....Ve niçin bu uğraş bilmiyorum(!)
Attım listeye 4 şarkı.Bak baştan söyledim bu gün öle çıztak çıztak halim yok(hoş çok sık olmuyo ya neyse).Hıh ne diyoduk.Şöle sağlam parçalar Anathema mesela : flying,parisienne moonlight,on last goodbye ardınan da jacques brel: ne me guitte pas.Nasıl ama ? Evet aklımla zorum var blog ve hatta bu şarkılarla bu gece sabaha kadar çalıp kafayı bulma niyetimdeyim.Anathemanın ciğerlerime kadar girmesini istiyorum bu gece.Kalbimin mengeneye sıkıştırılması,damarlarıma kadar acıyı hissetmek istiyorum hiç öle mozaşist falan deme bana dedim ya böyle başlamak istemezdim ama bağırıyorum avazım çıktığı kadar:

Somehow I knew you would leave me this way
Somehow I knew you could never stay
And in the early morning light
After a silent peaceful night
You took my heart away
I wish you could have stayed


Tekrar başa,tekrar başa bu sefer de :
...and it feels like I'm flying above you / dream that I'm dying to find the truthn / seems like your trying to bring me down / back down to earth ,back down to earth....

Bunlar akla zarar blog yaa:)...
Ben bunları düşünürken biralarını yudumluyorlar salonda arkadaşlar.Ne dersin katılsam mı onlara .Yarın ki sunum için iyi gelir mi acaba ?