25 Ağustos 2013 Pazar

Karaköy


"Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili 
Bir de başını çeviriyorsun ki 

Yanında ben varım " Can Yücel



"Signomi"yi dinliyorum. Vapur henüz kalkmadı. Kadıköy İskelesi'ndeyiz. On yaşlarında bir çocuk oturuyor babası ile karşıma.  Şarkıyı yarılıyorum vapur hareket ederken. Eylül yaklaşırken Haydarpaşa ne kadar da güzel. Tam burada  denizin, Boğaz'ın üzerindeyken sanki her şey mümkün,her şey güzel, her şey mavi, her şey bulut gibi.  Karabataklar çoğalıyor ayrılırken. Denize gömüyor başını bir tanesi. Pazar günü bu kadar maviyi ve yeşili gözlerime iyi ki biriktirdim diyorum. Bu rüzgâr hep böyle esse, bu deniz hep böyle köpürse ya yanı başımda.

 Bülent Ortaçgil, Ayrıntılar'a başlıyor. 
 Şimdi bir de çay olsa diye geçiriyorum içimden. Çay kaşığını çıkarıp tabağa koyup şekerlerimi sana veriyorum. İki tane kesme şekeri. 
Klarnet çalan bir genç çıkıyor yukarıya, yanımıza.  Şapkasını uzatıyor yanındaki ufaklık, bitince şarkı. Böyle asılı kalsak zamanda. Tam burada. Bir/bu  an ne kadar sürer? 
Saçımı alıp kulağımın arkasına götürüyorum gülümserken. Bana bakıyorsun. Böyle bir kaç gün, bir kaç  yıl kalıyoruz.Başımı omzuna yaslamıyorum. Dokunmuyorum. Kımıldasam gidecek tüm renkler biliyorum. Sen "gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili" demiyorsun. 
Karaköy'e yaklaşıyoruz, deniz'in dalgası artıyor, rüzgâr hızlanıyor...

Orada, öylece denizin üstünde ne kadar zaman kaldım, kaldık hiç bilmiyorum. Buluşmadığımız, konuşmadığımız akşamlar, yan yana olmadığımız sabahlar, hiç olmayan susmalarımız  geçip gidiyor yanımızdan. 
Sessizce kalkıp yanımdan gidiyorsun. Ben çantamı, kulaklığımı, kitabımı, saçlarımı, gözlerimi toparlayıp iniyorum vapurdan.  Çocuk babasına heyecanla bir şeyler anlatıyor arkamdan gelirken. Sahilden,  kıyıdan kıyıdan akşamüstünün tadını çıkara çıkara yürüyorum. 

Yürüyorum,

Yürüyorum. 

Yürümek iyi geliyor biliyorum.